ABD ile Çin arasındaki gerilim, felakete doğru giden tam anlamıyla bir mali çatışmaya dönüştü. Hazine Bakanı Janet Yellen'ın Çin'den 400 milyar dolarlık ABD borcu satın alması yönündeki talebinin yanıtsız kalması, küresel istikrarın temellerini sarsan bir dizi ekonomik ve siyasi misillemeye yol açtı.

Faiz Oranları Sabit Kaldıkça Ekonomik Gerilimler Yükseliyor

Riskli bir hamleyle ABD, doğrudan Çin'in ekonomik kalp atışını hedefleyen bir strateji olan faiz oranlarını düşürmemeye karar verdi. Bu karar, Çin borsası üzerinde büyük bir baskı oluşturarak ülkenin küresel mali atmosferde özgürce nefes alma yeteneğini sınırladı.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Pekin'i Rusya ile ticari ilişkilerini kesmesi için zorlama girişimi de başarısız oldu ve ABD'nin Çin ile hem ekonomik hem de diplomatik ilişkilere yönelik yaklaşımını yeniden gözden geçirmesine neden oldu.

Amerika'nın tepkisi para basımını çalışır durumda tutmak ve piyasayı ABD doları ile doldurmak oldu. Tahminler, ABD'nin mevcut askeri ve ekonomik stratejilerini sürdürmesi halinde ulusal borcunun 2034 yılına kadar astronomik bir rakam olan 54 trilyon dolara yükselebileceğini öne sürüyor.

Bu aralıksız para üretimi, küresel piyasanın ABD dolarını absorbe etme kapasitesinin ciddi biçimde zayıflayabileceği bir duruma yol açıyor ve ABD'yi potansiyel bir mali çöküşe doğru itiyor.

Ekonomik Hayatta Kalma İçin Umutsuz Bir Mücadele

ABD, büyüyen borcunu silmek için küresel bir çatışmayı, potansiyel olarak Üçüncü Dünya Savaşı'nı kışkırtma fikriyle umutsuzca flört ediyormuş gibi tasvir ediliyor. Buna karşılık Çin, özel firmaları ve yenilikçiliği teşvik eden bir modele doğru geçiş yapıyor. Ancak Pekin'in çabaları, yüksek faiz oranlarının etkisiyle sermayenin ABD'ye akmaya devam etmesi nedeniyle sekteye uğruyor.

Hatta ABD'nin, Çin bankalarını uluslararası finansal sistemden kesmek gibi sert önlemler almaya çalışabileceğine dair spekülasyonlar bile var; bu, Çin'in imalat sektörünü Huawei yaptırımlarına benzer şekilde felç edebilecek bir hamle.

Çin, yok olma seviyesinde bir mali savaşla mücadele ediyor. Yellen, Çin'den 400 milyar dolarlık ABD borcu satın almasını istedi ve başarısız oldu. Bunun üzerine ABD, Çin borsasını boğan faiz oranlarını düşürmeyerek misilleme yaptı. Blinken ayrıca Pekin'i Rusya ile ticareti sona erdirmekle tehdit etmeyi de başaramadı. .Sırada ne var#1pic.twitter.com/e7NzpD3TrR

- 凯王 Kǎi Wong (@Kai_Wong_CN) 28 Nisan 2024

Bu mali savaş, acı verici ancak ölümcül olmayan Huawei senaryosunu yansıtabilir ve potansiyel olarak Çin'in ABD ekonomisine kararlı bir şekilde misilleme yapmasına zemin hazırlayabilir. Dahası, eğer ABD doları silah olarak kullanmaya devam ederse, ABD ekonomi politikalarının değişkenliğinden kaçmak isteyen ulusların yönlendirdiği küresel doların ortadan kaldırılmasını hızlandırabilir.

Amerika'da ise bunun etkileri şiddetli olabilir. En zengin yüzde 1'lik kesim ekonomik çalkantılardan uzak kalabilirken, Amerikalıların büyük çoğunluğu fentanili bırakmanın acılarıyla karşılaştırılabilecek zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu kasvetli görünüm, ABD'nin ekonomik uygulamalarını istikrara kavuşturmaması durumunda geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor.

Bu gerilimlerin ortasında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Blinken ile görüşerek ABD'nin Çin'in kalkınmasını ikili ilişkilerin istikrara kavuşturulması ve iyileştirilmesine yönelik temel bir adım olarak olumlu görmesi gerektiğini vurguladı. Bu, ABD'nin Çin'in ileri teknolojiye erişimi üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdığı ve Çin'e ait TikTok uygulamasını yasaklamayı düşündüğü bir dönemde geldi.

Bu çalkantılı ilişkilerde kapatılmayan tek köprü diyalog gibi görünüyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı görüşmede Blinken, yanlış anlamaları ve yanlış hesaplamaları önlemek için yüz yüze diplomasinin önemini vurguladı.

Yine de, ABD'nin Çin'in Rusya'nın Ukrayna'daki askeri çabalarını desteklediği yönündeki suçlamaları ve ticaret savaşlarının ve iddia edilen casusluk faaliyetlerinin devam eden gölgeleri nedeniyle gerilimin alt akıntıları yadsınamaz.

Bu ekonomik devler borçlar ve dolar konusunda çatışırken dünya, hem uzmanların hem de politika yapıcıların önceden uyardığı korkunç sonuçlardan kaçınacak bir çözüm umuduyla izliyor. Demek istediğim, küresel ekonomi zaten inanılmaz derecede kötü durumda. Bu ihtiyacı olan son şey.